AB Anayasasının İmzalanması, AK Parti Meclis Grubunda yapılan konuşma, Ankara, 2 Kasım 2004

AB ANAYASASININ İMZALANMASI

AK Parti Grubu, Ankara, 2 kasım 2004

Sayın Başkan, Sayın Başbakanım, Değerli Milletvekilli arkadaşlarım,

29 ekim 2004 tarihinde Roma’da, Sayın Başbakanımızın ve Sayın Dışişleri Bakanımızın da katıldıkları bir törende Avrupa Anayasasının imzalanmasıyla AB sürecinde önemli bir aşama daha katedilmiştir. Yapılan işin mahiyeti hakkında sizlere bazı teknik bilgiler vermek için huzurunuzdayım. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Söz konusu Anayasa, veya resmi adıyla Anayasal Andlaşma,, 17-18 haziran 2004 tarihlerinde Brüksel’de yapılan AB zirvesinde kabul edilmişti.

Bu Anayasa, 2002 yılından beri Avrupa Kurultayı adı verilen bir forumda kaleme alınmakta idi. Bu metin, Hükümetlerarası Konferans adı verilen bir forumda kabul edildi. Fakat birkaç konu açıkta kalmıştı. Son Zirvede bu hususlarda da mutabakat sağlanmıştır:

Bu hususlar arasında önemli gördüğüm birkaçını zikretmekle yetineceğim:

                Birincisi ve belki en önemlisi oy verme yöntemi idi. Kabul edilen yeni yönteme göre, Anayasada tadad edilen çeşitli konularda, karar alınabilmesi için üye ülkelerden en az 15 i  olumlu oy verecek ve bunların toplam nüfusu, tüm AB nüfusunun en az % 65 i olacak.

                Veto yetkisi, vergi ve bazı dış politika konuları dışında, kaldırıldı. Vetonun geçerli olabilmesi için en az 4 ülkenin karşı çıkması gerekiyor.

                Güvenlik ve dış politika, adalet ve içişleri, ve para politikası gibi konularda Komisyonun karar süreci başlatma yetkisi kaldırıldı. Bu yetki, ya AB Konseyi veya üye ülkeler tarafından kullanılabilecek. Parasal konularda ise, AB Merkez Bankası tarafından kullanılabilecektir.

Bu konularda karar nisabı üye ülkelerin % 72 si, toplam nüfusun % 65 idir.

Bu değişiklikler 2009 yılında yürürlüğe girecektir.

Cezai konularda adli yardım için, Konseyden karar alması istenir de, bu karar 4 ayda alınamazsa, üye ülkelerin en az üçte biri, öteki ülkeleri beklemeksizin, ortak harekete geçebileceklerdir. Bu hükümle, bazı konularda iki vitesli Avrupa’nın temelleri atılmış olmaktadır.

En küçük ülkelerin Avrupa Parlamentosundaki sandalye sayısı 4 iken, son zirvede bu sayı 6 ya çıkarılmıştır.

Türkiye’nin de savunageldiği, her ülkenin bir Komiseri olması kuralı benimsenmemiştir.

2014 yılından itibaren, komiser sayısı, üye ülke sayının üçte ikisine indirilecektir.

                İkinci konu AB Konseyinin Başkanlığı meselesi idi. Başkanın 2,5 yıl için seçilmesi ve tekrar aday olabilmesi kuralı benimsendi ve bu göreve Portekiz Başbakanı Barroso getirildi.

                Ayrıca AB’nin bir Dışişleri Bakanı olması da bu zirvede karara bağlandı ve Xavier Solana AB’nin Dışişleri Bakanı oldu.

Türkiye’nin önem verdiği başka bir konu Anayasanın dibaçesinde  Avrupa’nın “Hıristiyan mirası”na yer verilip verilmeyeceği konusu idi. Bu ibareye yer verilmemiştir.

Bu Anayasa, dileyen ülkelerce referanduma sunulacak, dileyenler parlamentolarında onaylayacaklardır. Bugüne kadar 10 ülke referanduma gideceğini açıklamıştır.

Anayasa, Parlamentoda veya referandumda reddedilirse ne olacaktır? Teorik olarak, bir ülke dahi reddetse Anayasa tüm ülkeler için reddedilmiş olacaktır. Ancak fiiliyatta durum farklı olabilir. Reddeden ülkeler örneğin Malta ve Estonya olursa, büyük bir ihtimalle AB, bu ülkelerin referandumu veya Meclis oylamasını tekrar etmelerini isteyecektir ve bu ikinci oylamadan olumlu sonuç çıkması için ilgili hükümetleri zorlayacaktır.

Buna mukabil, reddeden ülke Fransa, İngiltere ve Almanya olursa, belki AB, şimdi olduğu gibi, Anayasasız yönetilmeye devam edilecek, belki de yeni bir anayasa hazırlığına girişilecektir.

Orta büyüklükteki devletlerden biri veya birkaçı reddederse ne olacağının cevabı ise şimdilik hazır değildir.

Roma’da yapılan AB Zirvesine gölgesi düşen başka bir gelişme de Buttiglione olayı olarak adlandırılan gelişmedir. Söz konusu olay özetle şudur:  AB Komisyonu’nun yeni Başkanı Barroso’nun hazırladığı Komiserler listesinde (yani AB’nin Bakanlar Kurulu’nda) İtalyan asıllı Rocco Buttiglione’ye Adalet, Özgürlük ve Güvenlik’ten sorumlu Komiserlik görevi verilmesi öngörülmüştü.

 Vatikan yanlısı koyu bir Katolik olan Buttiglione, Avrupa Parlamentosu’ndaki bir konuşmasında, eşcinselliğin günah olduğu yolunda bir beyanda bulunmuştu. Bu beyanı, Avrupa Parlamentosu tarafından tepki ile karşılanmış ve Parlamento, Buttiglione’nin Komiserliğini onaylamayacağı sinyalini verince, Barrosso da, listeyi geri çekmişti. Buttiglione, şimdi Komisyonda bir göreve talip olmadığını belirtmiş, böylelikle kriz atlatılmıştır. Şimdi Barroso, Avrupa Parlamentosuna,  içinde Buttiglione’nin adının bulunmadığı yeni bir liste sunacaktır.

Bu olay, Avrupa Parlamentosunun, Komisyon karşısındaki gücünü ve ağırlığını arttıran bir gelişme olarak mütalaa edilmelidir.

Süremi fazla aşmamak için sözlerimi burada kesiyorum.

Arkadaşların ilgisini çekerse ve Başkanlıkça da uygun görülürse, Avrupa Birliği ile ilgili konularda yüce heyetinize gelecekte de bilgi vermeye amade olduğumu bildirir hepinize derin saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.