TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ
TBMM, Ankara, 9 Mayıs 2005
I – Müzakere süreci
Müzakere süreci 3 Ekim günü Hükümetlerarası Konferans ile başlayacak.
GKRY’nin bu toplantıda veto kullanma yetkisi var. Fakat bu yetkiyi kullanacağı kesin değil. Çünkü, Türkiye’nin Annan Planı’na olumlu oy verilmesi için gösterdiği çabanın ve M. A. Talat’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin yarattığı Türk tarafı lehindeki hava halen geçerliğini koruyor. Ayrıca Türkiye’ye hayır deme fırsatı GKRY’nin önüne 74 kez gelecek.
Tarama Süreci
Tarama, herhalde, Türkiye’nin en hazır olduğu başlıklardan başlayacaktır. Gümrük birliği nedeniyle bu belki sanayi yahut rekabet alanı olabilir.
– Türkiye’nin göreceli avantajı (Pre-accession scrutiny)
Türkiye ile, adı tarama olarak konulmamış olmakla birlikte, buna benzeyen bir süreç 2000 yılından beri sürmektedir. Ancak şimdiye kadar yürütülen tarama faaliyeti, Türkiye’nin, Kopenhag kriterlerini, müzakerelere başlamak için gerekli olan asgari seviyede yerine getirip getirmediğini belirlemek amacıyla yürütülüyordu. Adı ne olursa olsun, yapılan iş, Türk mevzuatı ile AB müktesebatının mukayesesidir.
Müzakere süreci
Tarama sürecinin tamamlandığı bir veya birkaç alanda müzakereler, sürecin tamamlanmasının akabinde başlayabilir. AB’nin bu aşamada geciktirici bir tutum içine girmemesini bekliyoruz.
– Ne müzakere edilecektir?
Müzakere edilecek olan husus, Türk mevzuatının AB müktesebatına uyumunun nasıl sağlanacağıdır. Yoksa, Türk mevzuatı ile AB müktesebatı arasında bir orta yol bulunması değildir.
- AB makamlarıyla
Geçiş süreleri, istisnalar veya AB’nin sağlayabileceği destek
- Türk makamları, kuruluşları ve kamu oyuyla
Asıl müzakere veya ikna yahut izah etme faaliyeti, Türk makamlarına, kuruluşlarına ve Türkiye kamu oyuna yönelik olarak yürütülecektir. Müzakere heyeti üyeleri zaman zaman Türkiye’nin çıkarlarını yeteri kadar korumamakla suçlanabilecektir.
- Türkiye, AB ile bir anlaşmazlığın iki tarafı değil, birer ortaktır
Müzakereler sırasında, iki taraf da birbirlerine birer müstakbel ortak olarak davranmalıdırlar.
Türkiye’nin öteki aday ülkelerden farkı
a) Ülkenin büyüklüğü
70 milyon nüfuslu bir ülkeyi hazmetmenin zorlukları
b) Ekonomik gelişmişlik düzeyi
Fert başına milli geliri Türkiye kadar düşük başka ülkeler bulunsa dahi, onları Türkiye kadar büyük olmaları, AB’yi daha az ürkütüyor.
c) Farklı kültürden geliyor olması
Halen başta Almanya olmak üzere birçok AB ülkesinde yaşayan vatandaşlarımız ve soydaşlarımız Türkiye’nin olduğundan farklı algılanmasında etkili oluyor.
d) Türkiye hakkında, tarihten gelen olumsuz ön-yargılar
En önemli etken belki bu olduğu halde Batılılar bekli bunu yüksek sesle söylemeye cesaret edemiyorlar.
e) Çeşitli kurumların direnci
Eski komünist ülkeler, geçmişi reddetmede Türkiye’ye nazaran daha seyyal davrandılar.
f) Yargı erkinin işlevleri
Türkiye’de yargı, kendi doğal evrimi sonucunda belli bir yere gelmiştir. Türk yargı erkinin Avrupa hukukunu yorumlayış tarzı, Avrupalı yargıçlarınki ile bire bir uyuşmamaktadır. Yargının bağımsız olması ve yargı alanındaki evrimin, doğası gereği, daha yavaş olması nedeniyle nedenleriyle, bu konudaki uyumun öteki alanlardaki uyumdan daha yavaş olması muhtemel görünmektedir.
AB müktesebatındaki evrim
Öteki aday ülkelerle müzakereler sırasında ileri sürülmeyen birçok husus Türkiye ile müzakereler sırasında ileri sürülebilecek ve bunu izah etmek için de AB, müktesebatın evrim halinde olduğu savına dayanacaktır.
II – Müzakerelerin Türk ekonomisine sağlayacağı ivme
- Ekonomide büyük bir canlanma beklenmektedir
- İvmenin iş gücü göçü üzerindeki etkisi (İspanya, Portekiz örneği)
- O tarihte Türkiye AB’ye girmeyi isteyecek midir?
- AB’den alınacak fonlarla eğitime yatırım (İrlanda ve Çek Cumh. örneği)
III – Müzakerelerin tamamlanmasından sonraki aşama
–Türkiye’nin üyeliğinin öteki üye ülkeler parlamentolarında veya referandumlarla onaylanması
Müzakereler tamamlandıktan sonra, her ülke Türkiye’nin üyeliğini kendi parlamentosunda oylanması suretiyle mi yoksa referanduma sunmak suretiyle mi onaylayacağını kendisi belirleyecektir. Fransa, Anayasasında yaptığı bir değişiklikle, AB’ye 2007 den sonra katılacak ülkeleri için referanduma gidilmesini bir zorunluluk haline getirmiştir. Fransa bu yanlış kararı, kendi kamu oyunda,Türkiye’nin üyeliğine karşı olan çevreleri tatmin etmek için yaptığını açıklamıştır. Bu husus anayasal bir kural haline getirilmeksizin de gerçekleştirilebilirdi. Türkiye’nin üye olması aşamasına gelindiği zaman, koşullar onu gerektiriyorsa, Anayasada bu değişiklik yapılmamış olsaydı dahi Fransa referanduma gidebilecekti. Fransa, bu yanlış davranışının, kendi hareket serbestisini gereksiz yere kısıtladığını ileride görecektir.
– Üye ülkelerin kamu oylarının kazanılmasının önemi
Türkiye’nin üyeliği, parlamentolarca onaylansa da, referandumla onaylansa da, Türkiye’nin AB’ye yapabileceği katkıların, üye ülkelerin kamu oylarına doğru anlatılması önem taşımaktadır.
Üçüncü ayak (Third pillar).
IV – Türkiye’nin üye olmasından sonraki aşama
17 aralıktan önce Türkiye, bir müzakere tarihi alınmasına kilitlenmişti. Şimdi de müzakerelerin fiilen başlamasına ve başarı ile sonuçlandırılmasına kilitlenmiş durumdayız. Fakat Türkiye’nin karşılaşabileceği daha büyük zorluklar, belki üye olduktan sonra başlayacaktır. Çünkü, o tarihten sonra, AB içinde alınacak her türlü kararın müellifleri arasında olacağız. Şu aşamada, AB müktesebatını olduğu gibi kabul etmek zorunda bulunmamız nedeniyle, alınmakta olan kararlarla ilgili olarak kamu oyumuz, hükümetimizden hesap soramamaktadır. Ancak, üye olduktan sonra, herhangi bir karar, Türkiye’nin çıkarlarını yeteri kadar korumadığı halde, gerekli çoğunluğu bulduğu takdirde alınabilecektir. Hükümetimizin böyle bir kararı kamu oyumuza izah etmesi daha da zorlaşacaktır.
V – Türkiye, üye olmazsa batıllı yapılara demirlemiş olarak kalır mı?
Bu konuda bir tahminde bulunmak zordur. Bunun kararı o günkü koşullara göre Türkiye tarafından verilecektir. AB tarafından değil.
VI – Sonuç
Tüm bu çabalardan sonra Türkiye’nin üyeliği AB ülkelerden birindeki referandumda red olunursa ne olur. Hiçbir şey olmaz. Türkiye AB’ye girmemiş olur ve o zamana kadar yapmış olduğu reformlar, yanına kar kalır.