25 Ocak 1962 – ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE SENDİKACILIK

Mülkiye
Bilim Fikir Sanat Dergisi,
Sayı: 11, 25 Ocak 1962

ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE SENDİKACILIK

Arkadaşımız Yaşar Yakış çeşitli ülkelerdeki sendikacılığı inceleyen bir yazı hazırlamıştır. Bu sayıda İngiliz Sendikacılığı üzerinde durulmaktadır. Bundan sonraki sayılarda Amerikan, İsrail ve Türkiye sendikacılığını inceleyen yazılarını yayınlayacağız.

Bu yazı serisinin Türkiye’de uyanmaya başlayan işçi sınıfının ne çeşit bir teşkilatlanmaya gitmesi konusunda faydalı bir katkıda bulunacağına inanıyoruz.

Yaşar YAKIŞ

Aşağıdaki yazımızda çeşitli ülkelerdeki sendikaların tarihçesi ve bugünkü durumları hakkında bir inceleme bulacaksınız. İncelemenin sonunda yurdumuzdaki sendikacılığa da çok kısa olarak dokunulmuş ve sorunları özet olarak ele alınmıştır. Yabancı ülkelerdeki sendikacılıklardan bahsederken ara sıra açıklamaları kolaylaştırmak için bizim sendikacılığımıza da atıflar yapılmıştır.

İ n g i l i z S e n d i k a c ı l ı ğ ı
İngiliz sendikacılığı uzun ve zahmetli bir gelişmenin sonucu olduğu ve şimdiki bu gelişmenin çeşitli merhalelerini yansıttığı halde biz incelememizde sadece bu gelişim sırasındaki dönüm noktalarına işaret etmekle yetineceğiz.

Birinci dönem işçi hareketlerinin bir anlam ifade etmeye başladığı endüstri devriminden 1799 ve 1800 tarihli kanunların çıkarılmasına kadar olan süredir. Başlangıç tarihi için bir şey söylemek zordur. Çünkü hangi işçi olayını başlangıç olarak almak gerektiği konusu her zaman tartışılabilir. Bununla birlikte bu devrenin on sekizinci yüzyılın ortasında başladığını söylemek yanlış olmaz. 1799 ve 1800 yılları yalnızca bir yüzyılın sonu ve diğer yüzyılın başlangıcı değil, İngiltere’deki işçiler için aynı zamanda haklarına büyük bir darbenin indirildiği uğursuz bir tarihtir. Bu yıllarda çıkarılan Toplantı ve Dernek Kurma kanunlarına göre (Combination Acts) çalışma şartlarını ve ücretleri değiştirmek üzere girişilen her türlü anlaşma “…ticaret serbestliğini kısmaya matuf bir tertip” sayılıyordu. Böyle bir anlaşmaya katılan veya başkalarını katılmaya zorlayanlar cezaya çarptırılırdı. Çünkü bu kavram o zamanların liberal düşüncelerine aykırı düşüyordu.

Bundan sonraki dönem on dokuzuncu yüzyılın ilk yirmi beş yılıdır. Bu devrenin en belirli özelliği 1799 ve 1800 kanunlarının şiddetle uygulanmış olmasıdır. Sendikacılara devrimci veya isyancı gözü ile bakılmış ve onlara her türlü acı çektirmek reva görülmüştür.

Bu kanunların çeşitli uğraşmalar sonunda kaldırılması ile üçüncü bir dönem açıldı. 1825’ten 1875’e kadar süren yarım yüzyıl önemli sendikacılık olaylarının görüldüğü bir dönemdir. 1824’te çıkarılan bir kanunla Sendikalar kanundışı olmaktan çıkarılıyordu fakat hareket serbestliklerinin tanınması için 1875 yılında çıkarılacak olan bir kanunu beklemek gerekecektir. 1875 kanununa göre “…eğer bir eylem bir tek insan tarafından yapıldığı zaman suç sayılmıyorsa aynı şeyi yapmak için iki veya daha çok kimsenin bir araya gelip teşkilatlanmaları da suç” sayılmayacaktır. Böylece, sendikacılığın bugüne kadar gelişen tarihi en belirli şekilde başlamış oluyordu.

Bu kanunun çıkarılmasından sonuna kadar geçen zamana “yeni sendikacılık” dönemi denir. Çünkü şimdiye kadar yalnızca kalifiye işçileri içine alan sendikalar şimdi yarı kalifiye olanları da almaya rıza göstermiş bulunuyorlardı. Böylece sendikalar birer işçi aristokrasisi kurumu olmaktan çıkmışlar ve daha geniş kütlelerden aidat toplamayı çıkarlarına daha uygun bulmuşlardı. Bu olayın önemi bu kadarla da kalmadı. Kalifiye işçilerin kimler olduğu yoruma bağlık olduğu için bu hareket zamanla her türlü işçiyi içine almaya başlayacak olan işçi hareketinin başlangıcı olmuştur. 1868 yılında kurulmuş bulunan İngiltere’nin en büyük sendika teşekkülü, İşçi Sendikaları Kongresi (Trade Union Congress) siyasal alanda da faaliyet göstermeye başlamış 1893’te Parlamentoda bağımsız bir işçi grubu meydana gelmişti. Kısaca T.U.C. diye anılan teşekkül parlamentodaki işçi saylavlarının sayısının arttırılması yollarını aramak için bir komite kurdu.

1888 tarihinde kibrit yapımında çalışan işçi kızların ve 1889 da gemi yapımında çalışan işçilerin yaptıkları grevler sonucunda bu işçiler arasındaki dayanışma artmış ve 40 yıl kadar sonra 1,250,000 üyeli sendika haline gelecek olan Ulaştırma ve Genel İşçiler sendikası bu sırada doğmuştur.

Yüzyıl sona ererken işçiler bir yandan doğrudan doğruya kanunları kendilerini koruyacak şekilde düzeltmeye çalışıyorlar, diğer yandan bir İşçi Partisinin seçimleri kazanması için para bakımından partiyi desteklemeye gayret ediyorlardı. Çünkü işçiler o zamanki iki büyük partinin kendi işleriyle yeteri kadar ilgilenmediklerini artık kesin olarak öğrenmişlerdi.

Yeni yüzyılla beraber başlayan dönemde her geçen yıl İşçi Partisine yardım etmiş onu geliştirmiştir. Gerek Birinci Dünya Savaşına kadar geçen 14 yıllık dönem, gerekse iki savaş arasındaki dönem İngiltere’de grevlerin en sık olduğu sıralardır. Her grev ya ücretlerin bir miktar artmasıyla, ya daha uygun bir kanunun çıkmasıyla, ya da işçilere unutamayacakları bir ders vermekle sonuçlanıyordu.

İkinci dünya savaşı günleri sendikaların endüstri ve toplum hayatında vazgeçilmez bir öğe olduğunun anlaşıldığı sıralardır. Savaş yıllarının başarılı Başbakanları Chamberlain ve Churchill diğer Bakanlıklara talimat vererek sendikalarla ilgili hiçbir kararın sendikalarla istişare edilmeden alınmamasını emretmişti. Böyle işçiler savaşın yarattığı her türlü zorluğa hükümet ve bütün ulusla beraber katlanmaya seve seve razı olmuşlar ve bu sebepledir ki savaşın açtığı yaraların onarılması için her türlü destekte bulunmaya söz vermişlerdir.

İngiliz işçi sendikaları bugün içinde bulundukları duruma bu kısaca dokunduğumuz koşullar altında gelmişlerdir. Sendikalar, kendilerine toplum içinde ve özellikle ekonomik kararların alınmasında gerekli yerin verildiğini gördükleri zamandan beri sendikacılık alanında önemli bir anlaşmazlık çıkmamış ve birçok işkollarında 20-30 yıldan beri hiçbir grev olayına rastlanmamıştır.

İngiltere’deki işçi hareketleri hiçbir ülkedeki örneğe göre gelişmediği için buradaki sendikacılık kurumlarından her birinin kendine özgü bir görünüşü vardır. Her sendika deneme ve yanılma metodunu kullanarak bugünkü duruma gelmiştir. Olayların zoru ile içinde şu veya bu kurumu yerleştirmek ve onu büyüterek birbirine benzemeyen birçok kurumlar ortaya çıkarmıştır. Bu modası geçmiş mekanizmanın nasıl olup da işlemeye devam ettiğine akıl erdirmek kolay değildir. Buna İngiliz ulusunun gelenekçiliğini de eklersek bugün sendika olarak inceleyeceğimiz kurumların neden birbirinden bu kadar ayrı olduğunu daha kolay anlarız. T.U.C.’ye bağlı bulunan sendikalardan bazıları bayağı bir yardımlaşma derneği olarak kurulmuş ve adı öylece kalmıştır. Bazıları belli bir iş yerinde çalışan işçilerin dostluk derneği (brotherhood) olarak kurulmuş sonradan üyelerini sendikacılık hizmetlerinde kullanmaya başlamıştır. Bazıları bu uzun gelişim tarihi içinde kardeş kurumlarla birleşmiş Federasyon veya Konfederasyon olmuş fakat yaptığı iş diğer sendikaların yaptığından ayrı olmamıştır. Bir kısmı Öğretmenler Birliği diye kurulmuş ve bugüne kadar bu adı aynen korumuştur. İşte İngiltere’de sendika dediğimiz zaman bunun İngilizce adı mutlaka sendika (trade union) olmak gerekmez. Dernek, federasyon, birlik, cemiyet, kurum, konfederasyon, v.s.. olabilir. Yabancı gözlemciler için ilk bakışta bu adlar aldatıcı olabilir.

İlk olarak İngiliz sendikacılığının bünyesinden söz açacağız. Sendika faaliyetinin çekirdeği her iş yerindeki sendika temsilcisidir (shop steward). En küçük sendika birimi ise mahalli şubedir. Bunlar her şehirde veya önemine göre şehrin çeşitli bölgelerinde kurulabilirler. Yerine göre 50’den 5000’e kadar üyesi vardır (2). Belli bir bölgede herhangi bir iş kolunda faaliyette bulunan bütün fabrikalardaki işçileri içine alır. Bizde, çoğu zaman, ayrı kimselere ait iki komşu fabrikadaki işçiler iki ayrı sendikada toplanmaktadırlar. Bundan başka, İngiltere’de aynı çeşit işlerde çalışmadıkları halde bir sendikada toplanmış işçiler de vardır. Bunlara genel işçiler sendikası denir. Örneğin, bir şehrin belediyesi ile ilgili olup birbirine benzemeyen işlerde çalışan bütün işçiler (biletçiler, elektrikçiler, çöpçüler, vb..) bir sendikada toplanabilir. Ayrıca yaptıkları işin cinsi bakımından sayıları az olan işçiler de bir araya gelip sendikalar kurabilirler. Böylece sayıları çoğalmış olur. Örneğin, mezar kazıcıları ile hamam kasiyerlerinin sayısı çok azdır. Bunlar ya kendi işlerine benzer işleri yapan işçileri bulmalıdırlar ya da bu genel sendikalardan birine yerleşmelidirler.

Bunların üstünde daha geniş sayıda işçileri temsil eden bölgesel teşekküller vardır. Bunlar da meslek esasına göre kurulmuşlardır. Yani yukarıda gördüğümüz teşekküllerden örneğin bir tane Londra banliyölerinden Clapham’da bir de Tottenham’da olsa bunlar için bir üst teşekkül Londra’da olabilir. Nasıl en küçük birim olan mahalli sendikalar çeşitli adlar altında tanınıyorlarsa bölgesel teşekküller için de terim birliği yoktur. Bunlara bazı yerlerde kurul (council) bazı yerlerde komite denmektedir. İngiltere’de, sendikalar ölçüsünde bireycilik önemli bir ilkedir. Buna rağmen mahalli sendikaların üstünde bölgesel teşekküller kurulmuş ise bunun nedenini o iş kolundaki veya bölgedeki koşullarda aramak gerekir. Üst teşekkül ancak, mahalli sendikaların işveren karşısında özellikle toplulukla yapılan pazarlıklarda yeteri kadar kuvvetli olmadığı zamanlarda kurulmaktadır.

Nihayet bunlarında üstündeki teşekkül Sendikalar Kongresi (Trade Union Council-T.U.C.) dir. Bu zirve teşekkül diğer ülkelerde de olduğu gibi, bütün işçiler adına konuşabilecek bir eşgüdüm (coordination) organına sahip olma isteğinden doğmuştur. Devlet ve Belediye memurları derneği ile Öğretmenler Sendikası bir yana bırakılacak olursa bütün önemli işkollarında çalışan işçiler T.U.C. etrafında toplanmışlardır. Her üye sendika T.U.C.’ye işçi başına yılda 9 peni aidat öder. Bu, Londra’da, pek soğuk olmayan bir koka-kola parasıdır. 1960 yılında toplam üye sayısı 9.600.000 idi. Genel nüfusun % 20 si.(Türkiye’de İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun üye sayısı genel nüfusun % 0.8 idir.) Adı Kongre olmakla beraber T.U.C. yılda bir defa Kongre halinde toplanır. Buna 631 mahalli Sendikanın her birinden 5000 üye için bir delege gelir. Kongre sendikacılığın izleyeceği yolu ana hatları ile çizer. İngiliz Sendikacılığında en yetkili makamdır.

Kongrenin iç yapısı pek karışık değildir. Her yılki toplantıda bir Genel Meclis seçilir. (General Council.) Bu T.U.C.’nin devamlı organıdır. Ne Genel Meclisin ne de Kongrenin kararları bağlayıcı değildir.

T.U.C.’nin Bölgesel faaliyetleri için kendine bağlı özel teşekkülleri yoktur. Onun yerine aynı görev üç ayrı türlü organ tarafından yapılmaktadır: Bölgesel istişari komiteler, Sendika Konseyleri ve Sendika konseyleri Federasyonu.

Sendikaların ekonomik ve toplumsal hayata katılmaları:

T.U.C.’nin ilgili bulunduğu çeşitli sosyal konular saymakla bitmez. İzci Kurumundan ve Öğretici filmler derneğinden İktisadi Planlama Dairesine ve Kraliyet Uluslararası işler komitesine kadar uzaktan yakından ilgili ne kadar organ varsa hemen hepsinde temsilcisi vardır. Biz yalnızca temsilden ibaret olan bu organları geçip sendikaların başlıca rolü oynadıkları organlara dokunacağız.

Bunların en önemlisi, sendikaların çalışma şartlarının saptanmasına katılmasını sağlayan organlardır. Uzun yıllar göstermiştir ki sendikalar ücret ve diğer çalışma şartlarının saptanmasında düşünceleri sorulacak tek teşekküllerdir. İşverenlerin veya hükümetlerin işçilere danışmayı gerekli görmeksizin ücretleri ve çalışma şartlarını tayin etmesi hiçbir ülkede olmadığı gibi, İngiltere’de de başarılı sonuç vermemiştir. İşçilere güvenmesini akıl eden ilk devlet İngiltere olduğu için işçilerden en iyi şekilde faydalanabilen ilk devlet de İngiltere olmuştur. Sendikalar, fabrikanın işlerine, işveren ve işçilerin ortak olarak temsil edildiği kurullar (joint machinery) aracılığıyla karışırlar. Bu mekanizma istekle ve zorunlu olmak üzere iki türlü işler. Bunları yurdumuzdaki asgari ücret komisyonlarına benzetebiliriz. Fakat İngiltere’dekiler konuları daha enine boyuna tesbit etmek yetkisine sahiptir. Ücretlerle ilgilendiği zaman bu kurullar zaman veya parça başı esasına göre ücretleri, fazla mesai ücretini, hafta tatili, ücretli izin veya bazen mesken vs. gibi ayni hizmetler hakkında da karar verebilir.

(devamı gelecek sayıda)

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.